S.S.S

Hayat süreci içerisinde kimi zaman zorlu yaşam deneyimlerine maruz kalabiliriz. Bu deneyimler sonucu kendimizi stresli, kaygılı, öfkeli, sıkışmış, çaresiz ve mutsuz hissedebiliriz. Bu zorlu süreç devam ettikçe kişinin işlevselliğinde yavaşça bozulmalar başlar. Bu bozulmalar kişinin sorunlara karşı başa çıkma becerilerini olumsuz etkiler. Bu ve buna benzer durumlarda psikolojik destek almanız gerekebilir.

Bu soruya net cevap vermek çok güç. Öncelikle sorununuzun sizi etkileyen boyutunu bilmek gerekir. Psikolojik rahatsızlıklar ciddi bir durumdur ve profesyonel destek alınarak üstesinden gelinmesi gereklidir. “Sorunlarımı kendim halletmeliyim” düşüncesi kişiyi psikoterapi sürecine başlamaktan alıkoyar.

Psikoterapist için seansların ne kadar süreceğini önceden belirlemek çok güçtür. Her danışanın terapiye başlama sebebi birbirinden farklıdır ve terapi süreci danışanların ihtiyaçları doğrultusunda şekillenir.

Psikoterapi seansları uygulanan terapi yöntemine göre farklılıklar gösterebilmektedir ancak genel de 40-50 dakika arası sürmektedir. İlk seanslar bazen daha uzun sürebilir.

Terapi sürecinin en önemli ilkelerinden bir tanesi danışan gizliliğidir. Danışanın paylaştığı hiçbir bilgi danışanın rızası olmadan paylaşılamaz. Ancak hayati tehlikenin bulunduğu durumlarda gizlilik ilkesi ortadan kalkar.

Online terapi danışanın ve psikolojik danışmanın aynı mekanda bulunma olanağı olmadığı durumlarda görüntülü konuşma, telefon görüşmesi ya da mesaj yolu ile yapılmaktadır. Danışanın terapi sırasında yalnız olması gerekmektedir. Bulunduğu ortamın ise sessiz ve sakın olması terapi seansının verimliliği için oldukça önemlidir.

Psikoterapinin amacı, kişinin var olan sıkıntılı sürecine yönelik çözüm bulmasının yanı sıra bireyin kendini gerçekleştirmesini, kendi kendisinin terapisti olmasını ve bu sayede yaşamı boyunca karşılaşabileceği güçlüklere karşı eskisinden daha güçlü bir konumda olmasını sağlamaktır.

Aşırı sinirlenme yani öfke kontrolü sağlayamama genellikle bir problem karşısında ortaya çıkan duygulardan biridir. Buradaki bozukluk kişinin farkında olmadan öfke ile problemlerini çözebileceği düşüncesidir ve git gide daha kontrol edilemez bir hale gelir. Kişinin bilişsel becerisi problem karşısında yetersiz kalır ve yeniden yapılandırmayı amaçlayarak öfke yerine başka çözüm yolları bulması sağlanır. Bu durum oldukça ilerlemişse ve durum kontrol edilemez hale gelinmişse son çare olarak ilaç kullanımı olduğu bilinmelidir.

Uyku zihinsel ve fiziksel sağlığınızı her gün yenileyen oldukça önemli bir dönemdir. Uyku problemi yaşamak birçok fizyolojik rahatsızlığın haricinde psikolojik rahatsızlıklarında belirtilerinden biridir. Genellikle depresyon rahatsızlığı olan kişilerde sıklıkla görülen uyku problemlerinin birçok psikolojik rahatsızlığın belirtisi olduğunu biliyoruz. Bu tür psikolojik uyku durumlarında genellikle sadece uykuya yönelik çalışmalarda bulunmak yerine, altta yatan psikolojik bozukluğu düzelterek uyku düzeltilmeye çalışılır.

Sıkıntı, dert, problem gibi rahatsızlık veren hisleri genellikle dışa vurmak yerine birçok sebepten dolayı içimize atmayı seçiyoruz. Ayrıca dışa vurulmayan duygular psikolojik sorunlara, psikolojik sorunlar da git gide bedene yayıldığını biliyoruz. Atalarımızın dediği gibi “Duvarı nem, insanı gam yıkar” sözü insanın yıpranmasına, üzülmesine, çöküntü yaşamasına kaygı, tasa ve üzüntü duyguları sebep olur. Sorunları ve sıkıntıları dışa vurmak ve çözümünü aramak yerine içinize atmak, hem ruh sağlığınızı hem de beden sağlığınızı tehdit eden unsurlardan biridir.

Bazen güç bir durum karşısında nefes almakta zorlandığınız olmuştur veya birkaç gün üst üste nefes darlığı hissetmiş olabilirsiniz. Eğer durum psikolojikse, huzursuzluk artabilir, sıkışıklık hissi veya bir ortamda uzun süre duramama gibi faktörler bu duruma eşlik edebilir. Yani durum daha da ciddiye gidebilir. O yüzden nefesinizi daraltan durumları belirleyerek o durumlara karşı uyguladığınız yöntemi değiştirmeye odaklanın. Bu konuda zorlanıyorsanız bir uzmana başvurmayı düşünebilirsiniz.

Ağlama eylemi bilindiği üzere duyguları dışa vurmaktır. Daha doğrusu duyguları dışa vurmanın sadece bir yoludur. Tek yol ağlamak değildir. Haliyle duyguların dışa vurulması için birçok yol vardır. Buradaki önemli nokta duyguları içe atmamaktır ve bir şekilde dışa vurabilmektir. Belki yazarak belki sanatın bir dalı ile ilgilenmek duyguları dışa vurma konusunda oldukça önemlidir. Ayrıca farkında olmadan duygularınızı dışa vuruyor olabilirsiniz. Haliyle olumsuzluk karşısında ağlama eylemini gerçekleştirmek zorunda olmayabilirsiniz. Bu yüzden bir şekilde duyguların dışa vurulduğunu varsayarsak olayların karşısında ağlayamamanız ciddi bir problem olarak gözükmeyebilir.

Sürekli en kötüsünü düşünüyor olmak hayatı oldukça zorlaştıran ve kişinin psikolojisini günden güne zedeleyen bir durumdur. Bu durum karşısında peki neler yapabiliriz? Öncelikle, her seferinde en kötüsünü düşünüyor olmanız size ne ifade ediyor ona bakın. Yani hep kötü düşün iyi bir şey olursa sevinirsin gibi bir öğreti varsa zihninizde bu durum en kötüsünü düşündüğünüzde kendinizi daha güvende hissettiriyor olabilirsiniz. Bu yüzden problem halen devam edebilir veya düşüncelerle iyi ilişki kurmayı bilmiyor olabilirsiniz ya da öğrenmemiş olabilirsiniz. Bakım vereniniz veya ebeveynlerinizden birisinin sürekli olarak kötü düşündüklerini gözlemleyerek öğrenmiş olabilirsiniz. Haliyle bu sorun, hayatınızın bir parçası haline gelip günlük yaşantınızda sürekli en kötüsünü düşünüyor olabilirsiniz. Emin olun bu öğrenilmiş bir detaydır. Yani değişim oldukça mümkündür.

Hissedilen huzursuzluk, birçok kişinin hayatının belli dönemlerinde bir problem karşısında hissettikleri duygudur. Bu duygu kişiye problemle baş etmesine yönelik mesajlar verir. Kişi var olan problemlerini değerlendirdiğinde sorunun kendisini bulabilir ve çözmek için harekete geçebilir. Eğer huzursuzluk duygusunu hayatınızın genelinde sıklıkla hissediyorsanız ve bu durum zamanla daha da zorlayıcı bir hal alıyorsa, o zaman sorunlarla baş etme becerilerinde aksaklıklar oluşmuş olabilir. Bireyler öncelikle sorunlarıyla kendisi mücadele etmeli, eğer sorun halen devam ediyorsa, daha da karmaşık bir hale gelmeden bir uzman desteği alması önerilebilir.

Karın ağrısı fizyolojik bir sebebe bağlı değil ise genellikle hayatımızdaki stres faktörleri karşısında vücudumuzda oluşan belirtilerden biridir. Bu durumda strese bağlı ağrılara karşı hayatınızdaki stres ve endişe faktörlerine odaklanarak psikolojik sağlığınız için harekete geçebilirsiniz. Eğer stres belli olaylar karşısında ortaya çıkıyorsa bu sorunun çözümü kolaydır ancak stres ortada hiçbir şey yokken oluşuyorsa bu konuda kaygı ile ilgili bilgilenmek ve çözümüne odaklanmak gerekebilir. Ayrıca bu oluşan karın ağrısı sürekli devam ediyorsa ve hayatı git gide daha da zorlaştırıyorsa öncelikle kendiniz çözmeye çalışmanızı öneririm. Problem devam ederse ve çözmekte zorlanırsanız bir uzmanla görüşmeniz gerekebilir.