Kendinize kulak verdiğiniz veya kendinizle olan iletişiminizi sorguladığınız oldu mu? Kendinize ve kendilik ilişkinize bir yolculuk niteliğinde…
“İnsan kendisiyle nasıl bir ilişki kuruyorsa bir başkasıyla da ilişkisini öyle kurar.” Her şey burada başlıyor aslında. Hatalarımız, yanlışlarımız, bizi boğan düşüncelerimiz, tahammül sınırlarımız… hep bu ilişkinin altında yatar. Kendimizle olan ilişkimiz.
İyi bir eş, iyi bir anne-baba, iyi bir evlat, iyi bir birey olmanın kaynağı bu. İyi olmak sizce ne demek? Eminim aklınızda birçok fikir canlanmıştır. Çünkü hepimize göre iyi olmak farklı davranışlara, düşüncelere bağlı. Yaşanmışlığımıza bağlı. Kendimize bağlı.
Eşimizle dostumuzla veya evimizde beslediğimiz hayvanımızla… ya da beslemediğimiz hayvanlarla. Kiminle veya neyle iletişim kurduğumuzun önemi yok. Önemli olan nasıl iletişim kurduğumuz. Peki bunu belirleyen şey ne? Senin ebeveynlerinle, eşinle, arkadaşlarınla veya kuşlarla, çiçeklerle… kurduğun iletişim neye bağlı? Kendimizle olan iletişimimize mi bağlı gerçekten?
Mesela evdesin çocuğunun odası dağınık ve söyleniyorsun “hep böyle dağınıksın, kendine artık çeki düzen ver” veya patronuna içten içe kızıyorsun. Eşine kırılmışsın… Hayatında iletişim kurduğun herkes ve her şey olabilir. Peki buradaki sorun çocuğunun dağınık olması mı? Sorun gerçekten patronun mu? Neden kırıldın eşine ? Kendimize göre değerlendirmek mi isteriz hayatı?
Madem kendimize göre değerlendiriyoruz. O zaman dönüp kendimize bakmalıyız. Kendine nasıl davrandığını düşün. Hata yaptığında kendine nasıl davranırsın? Suçlar mısın kendini? Veya umarsızca devam mı edersin hayatına. Önemi yok ne yaptığının. Önemli olan başkası sana hata yaptığında aynen öyle mi yapıyorsun? Eğer öyleyse kendinle olan ilişkin çok önemli.
İnsanın kendisiyle arası iyi değilse bir başkasıyla da arasının iyi olması beklenemez. Kendisine öfkeliyse başkalarına öfkelenir. Mesela örnekteki anne. Çocuğunun odası dağınık diye söylendi durdu. Peki neden bu kadar önemli odasının toplu olması? Kendisi dağınık bıraktığında bir yeri, kendisine de bu şekilde mi davranıyor. Yoksa ona da annesi bu şekilde mi davrandı. Aslında öfkesi çocuğunun dağınık olmasına değil de kendisinin dağınık olamamasından mı kaynaklanıyor? Kendisiyle mi bu alıp vermemezliği yoksa. Davranışlarımızı ne belirler? Hiç düşündün mü?
Bir çok psikolojik yaklaşım bir çok felsefi görüş var aslında. Tabi bunların yanında senin de kendince bir fikrin var. Kendince diyorum çünkü sadece düşündüğün ve söyleme gereği duymadığın fikirlerin var. Neden kendince? Aynı ortak yüzeyde yaşayarak neden kendince…
Diyelim ki partnerinle anlaşamadığın bir durum oldu. Herkes gibi. Her çift gibi. Tartışmanın sebebi ne? Bu sefer olay değil duygu odaklı gidelim. Bir çift kavga ettiğinde ne hissederler? Hangi taraf ne hisseder? Yoksa kendi hissettiğine mi odaklandın? Partnerinin ne hissettiği önemsiz mi senin için? Peki neden önemli veya önemsiz?
Ne söyledi de ne yaptı da uzlaşamadın? Bir daha düşün. Belki de ortada bir şey yok. Belki de sana söylediği şey de ya da yaptığında bir şey yok. Belki de sen çok fazla anlam yükledin… Senin için önemli olduğunu düşünüyorsun. Kesinlikle. Önemli. Ancak onun için de önemli. Kendinle de böyle misin? Gerçekten sor kendine. Hiç kendini dinledin mi? Kendine kulak verdin mi?
Başkalarını dinleriz ama değil mi?. Onlara kulak veririz. En yakınlarımızı saatlerce dinleriz. Onlar için koşuştururuz. Bunu elbette yap. Ancak önce kendine yap.
Uçaktaymışsın gibi maskeyi önce kendine sonra yakınlarına tak. Kendine dön ve bak. Kendinle olan ilişkine bak. Kendinin nasıl hissettiğine bak.
Mutsuz olduğunda soruyor musun kendine? Ben şuan neden mutsuzum diye? Yoksa geçmişini geleceğini düşünüp duruyor musun? Eğer öyleyse kendine değer ver. Zaten değer veriyorsan biraz daha ver.
Bir gün çağır kendini. Misafir al evine. Hürmet et ona. Pervane ol etrafında. Biraz da dinle. Bakalım ne anlatacak. Kulak ver ona. Sonuçta o en değerli misafirin.
Kendine kendini sevdir. Kendini tanı. Kendinle iletişime geç. En önemli olanın kendin olduğunu hatırla…